Ayşe GÜNEŞ

İLMEK İLMEK BİR ÖMÜR: HAFIZ ABDULLAH NAZIRLI

Ayşe GÜNEŞ

 

Bu dünyada bir ‘var olma’ meselesi var…Varsak eğer neden kulak kabartmak yerine bilmek istemiyoruz, neden bu bilmemekten bir de memnuniyet duyuyoruz? Oysaki bizlere vadedilen birçok şey kıyametin kopacağını görsek dahi elimizdeki fidanı dikmek ile vadedilmemiş miydi?  Bir dönüp kendimize baktığımızda elimizde bir fidan var mı ki kıyametin kopacağını görsek dahi onu dikmeyi düşünelim…

Meselemiz mağlup ya da galip olmak ise yerinde saymak ile galip gelinilebilir miydi? Olmasını istediğimiz bir şey için sadece beklemek… bir şeyin yoluna ve haline girmesi için sadece beklemek…Yeterli miydi bu? Bunun için hareketin izlerine rastlamak gerekmiyor muydu? Bunun için nefes alış verişlerimizde bir heyecan olması gerekmiyor muydu?

Peygamber efendimize ilk gelen ‘‘Alak suresi’’ ayetlerinin, ‘‘oku’’ emri bağlamında bizden istenilen aslında kâinatı okumamız değil miydi? ‘‘Oku’’ emri ile yaradanı, yaradılışı, insanı ve evreni doğru algılayıp var olma meselemizi çözmemiz istenmiyor muydu bizden? İnsanoğlunun kâinattan öğreneceği çok şey var. Çünkü kâinatın muhatabı, kâinatın sorumlusu insanoğludur. Bir ömrü hakkıyla yaşayabilmek, yaşanan her andan tat alabilmek ve nefes aldığımız her an yaşadığımızın bilincine varabilmek için muhakkak hepimizin yaradılışta ve kâinatta saklı olan ilme ulaşmak amacıyla hummalı bir şekilde çalışması gerekmekte. Bu anlamda yaşayışına yön vermek ve başkalarına öğretmek için ilim öğrenmek her insanın vazifesidir.

 Karanlıkları aydınlığa çevirmenin, aydınlık bir çağın kapılarını açmak için en mükemmel anahtar şüphesiz ki kalemdir. Kuru ayazın soğuğundan pırıl pırıl güneşlere kaçmak, kendimizi tam anlamıyla bilmek için bize ilim gerek. Bilinçli ilimle, bilinçli sözle açılmayacak kapı yoktur.

Kalemle kazanılacak bir zafer ile kılıçla kazanılacak bir zaferin mahiyeti aynı mıdır?  Mümkün mü? Aralarında uçurumlar kadar fark vardır. Kılıçla kazanılacak bir zaferin kalıcılığı tartışmalı, şüphelidir. Ancak kalemle yapılacak zaferler insanlığa mal olur. Bir nevi insanın etini, kemiğini sarmalar. Kalıcılığından pay vermez. İnsan istese de onu bırakamaz. Çünkü benimsetmiştir artık kendini.

Öyle ya, kolay mı? İlmek ilmek bir ömür…Ne olursa olsun yılmadan…Üstelik cesurca sebat göstererek…Ömrünü ilme adamak…Kolay mı?

‘‘Alimin ölümü alemin ölümü gibidir.’’ buyurmuş Peygamberimiz (s.a.v.). Ömrünü ilme adamış, aziz şehrimiz Elazığ’ın kanaat önderlerinden Hafız Abdullah Nazırlı hakka yürüdü. Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun. Rabbim yakınlarına da sabır ihsan eylesin.

Son olarak Hafız Abdullah Nazırlı’nın kulak kabartmamız gereken, gençlere seslendiği şu sözlerini buraya bırakmak istiyorum:

‘‘Genç evlatlarım…Hayatımda ne yedimse beni doyurdu...Fakat ilim öğrenmek, kitap okumak beni doyurmadı…Ne kadar okudum ise acıktım…Acıktıkça okudum…Kitap okumaktan aldığım zevki ve lezzeti, hiçbir şeyden alamadım…Tenhalarda en samimi arkadaşım kitap olmuştur…Dünyada kitap kadar samimi bir dost ve sadık bir arkadaş bulamadım…Siz genç evlatlarıma tavsiyem budur ki; kitap okumayı adet haline getiresiniz…Kitap okuyarak ilim irfan sahibi olasınız…’’

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar 1
Nurcan Güneş 16 Şubat 2021 14:21

Güzel yazınla bizleri aydınlattığın için teşekkürler :

Yazarın Diğer Yazıları