Hülya MURAT

ELAZIĞ VE GAKGOLARI

Hülya MURAT

Gün ağarmıştı.Ne yapmalıydım.?Aklıma hemen evimin en yakınında olan tarihi KAPALI ÇARŞI ve asırlık fırını geldi.Gelir.Gelmez mi?Dile kolay,1928 yılında yapılmış 93 yıllık fırında ne lezzetler yapılıyor.? Elazığlı ve Elazığ sevdalısı ben, İyi bilirim.
Çabucak hazırlanıp evden çıkıyorum.Esnaflar, dükkanlarını açmış; birbirine" Hayırlı işler,bol kazançlar" diyor.. Onların arasına katılıp ben de" Günaydın, Hayırlı işler" diyorum.Biraz alışılagelmiş bir şey olmadığından; genç kardeşim önce şaşırıyor, bakıyor ve" Sağol abla" diyor.Ama gün ağarmış, günün aydın olması gerekir.Biz Gakgo'yuz.Sevecen yani hemşerilerine bağlı ve seveniz.O halde aydınlık bir günde birlik olarak akşamı kucaklamalıyız.
Fırına gelmiştim.Ahmet, güler yüzüyle karşılıyor.Pideler,yağlı ve sade olanı da oradan bana gülümsüyor. Nar gibi kızarmış ve sıcacık.Ekmekleri alıyor.Bayramlık ayakkabı alınmış çocuklar gibi sevinçle evin yolunu tutuyorum.Şükrederek...
Esnaf kardeşlerime,iyi dileklerimi sunmanın mutluluğuyla....Tabii ki cadde ve sokakları arşınlayıp her kişiyi, hemşerilerimizi de selamlayarak dolaşmıyoruz.Tanıdık olanlar birbirine iyi dilekler sunmakta... Yaşanacak saatlerin güzelliklerini beklemekte...Ancak gün aydın öyle olabilir.Umutla....
Yol aşımında işine yetişmeye çalışan, koşar adım ilerleyen insanları görüyorum.Bir telaş içerisinde.Günü kovalarcısına...
Kimi araçla,kimi yayan.Yasam dediğimiz yolda.Ağır veya hızlı adımlarla..
.Kimi mutlu, kimi mutsuz....
" Günaydın" diyoruz ya.İste ,bu güzel temenni gelen günün aydınlık olması, güneş gibi pırıl pırıl, sıkıntısız geçmesi içindir.
Hayırlı olması için" Hayırlı Sabahlar" veya" İyi günler" deriz.Bugünün dünden daha iyi olmasını isteriz.Bekleyerek.Olumsuzlukları bertaraf ederek.Tebessümle...
Günaydın, hayırlı ve güzel sabahlar sözüdür.Öğlen vaktinde de Yunus Emre' nin şiirlerinde var olan" Tünaydın" sözcüğünü deriz.
Bunların hepsi bir selamlama sözüdür." Selamün Aleyküm" der.Selam veririz."Aleyküm Selâm" der, karşılık verir; esenlik dileriz.
Bugün  yerler ıslak,hava bir bıçak keskinliğinde soğuk.Ve ben, kabanımın yakasını kaldırmış,bere, atkı, eldiven takımıyla bile dondurucu soğuğu iliklerimde hissediyorum.Adımlarımı hızlandırıyor.Ama aklıma koydum ya" Kapalı Çarşı" yi karış karış gezerek" bugün neler var.?"  diye merakımı gidermeye...
Önce, köylerden topak topak gelmiş kar beyazı peynirlere takılıyor gözüm.Tulum peynirleri, çökelekler sıra sıra...Erişteler, köy tarhanaları;orcikler dizi dizi...
Denizimiz yok belki.Ama bize göre deniz olan Hazar Gölü ve Keban Baraj Gölü'müz var.Balıkçıların yanına geliyorum.Onlarda balıklar kendilerini suda hissetsinler diye mi? Bilemedim.Ha bre balıkların üzerine su serpiyorlar.Boylece" diri mi kalacaklar,acaba.?"
Balıklar güzel ama ben bizim olana"Alabalıklara" bakıyorum.Ve diyorum ki" Elazığ, sen ne güzel bir şehirsin.?"Afet yaşamış, yıkılmış, yaralanmış olsan da sen bizimsin.Tarihe konu olmuş, Evliyalar Diyarı' sin.Turizm cenneti.Efsanesin ve en önemlisi bizimsin.
Balıkçılarımızdan bir, iki büklüm olmuş, uzun boylu;dizlerine kadar olan çizmesini çekmiş, balıkçı yaka kazak ( adıyla ozdes) giymiş.Çok üşüdüğü  belli ki kazak üzerine hırka.Onun üzerine de mont giymiş.
"Balık verelim, çok taze" diyerek, çarşıya hoş bir nida bırakıyor.Balıklardan almam için de gözümün içine bakıyor.
Amacı satış olsa da o sanat eseri olarak görüp özenle dizdigi balıklarını kendi  gözüyle görmemi istiyordu.Ne diyelim? Takdir etmemek elde mi ki? Değil.Emek var.Caba var.En önemlisi sevgi var.
Elazığ' in meşhur kadayıfçılarının yanında da soluğu alıyor.Ust üste koyulmuş kadayıfların o saflığın simgesi beyazına bakıyor.O güzelliği içime akıtıyorum.
Çıkış yönüne doğru geliyor.Eve varıyorum.Çünkü içim kıpır kıpır.Tezgahların rengarenk renk cümbüşünü izlemiştim.Bu rahatlıkla kahvaltı sofrasına oturuyorum.Elazığ’ımızın meşhur tulum peynirini de tadarak...
Akşam olup güneş üzerimizden elini ayağını çekince yine biz dostlarımıza yeni bir temenniyle "iyi akşamlar" deriz.Sosyal medya üzerinden bir dosta ,yani değer verdiğimiz her sıcak yüreğe...Huzur dileyerek... Gönülleri fethederek...
[Ahmet Haşim:
Akşam, yine akşam,yine akşam,
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde Sema kavs-i mutalsam!

Akşam yine akşam, yine akşam.
Göllerde bu dem bir kamış olsam.
Ahmet Haşim:
Akşam,yine akşam, yine akşam.
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde Sema kavs-i mutalsam!
Akşam, yine akşam, yine akşam.
Göllerde bu dem bir kamış olsam... 
Hayallere dalmadır aksam.Aksam, kızıl renktir.Gün içinde yaşanan çirkinlikleri alıp götürendir.Demiş, hemen hemen her şiirinde olduğu gibi"Akşam" kavramını işlemiştir.
GECE
Kandilli yüzerken uykularda,
Mehtabı sürekledik sularda.
Bir yoldu parıldayan gümüşten.
Gittik...Bahs açmadık dönüşten.
Hülya tepeler,hayal ağaçlar...
Durgun suda dinlenen yamaçlar...
Yahya Kemal Beyatlı
Gece sessizdir.Günün yorgunluğu geceyi kucaklayınca,ruhumuz dinlenir.Artik geçip giden gün yani başımızda ve bizimledir.Acisiyla, tatlısıyla;her haliyle...
İşte, bir günün başı, ortası ve sonudur/Sabah/Akşam ve de Gece.
Yaşamı sarıp sarmalayan...
Sabah fecriyle.Aksam sıra sıra,yerli yerinde,teker teker sayılan yıldızlarıyla...Gece , dolun ayıyla bizi bekler.Hep bekler...
Değerli Okuyucularımız,
Güzel günlerde buluşalım.
Aydın, sağlıklı ve huzurlu...
Değerli Okuyucularımız,
Yine sizinle, hep aydınlık ve güzel günlerde buluşmak dileğiyle...
Hoşça kalın...
 

Yazarın Diğer Yazıları