Nazlı Orta

SABAH YILDIZI

Nazlı Orta

 

 

Yoğun bir haftasonu ve hatta haftadan sonra öğrenmeye çalıştıklarımı azıcıkta olsa hazmedebildiğim düşüncesiyle başlıyorum bu haftaki yazıma. Sağlıkla kalmaya çabaladığımız şu süreçte eğitimler ve yeni yeni kazandığım farkındalıklar bana en güzelinden nefes oldu sanırım. Ve oluşan yeni dünya bilincinde biraz daha kurban rolünden sıyrılıp peki madem durum bu en iyi ne yapabilirize adapte olarak ilerliyorum. Bu hafta sizlere de buna dair olan birkaç satır ve aydınlanmalarla selam etmiş olmayı diledim.

Evlere kapandığımız, çoğu konuda kısıtlamalarla ilerlediğimiz bir dönemde insanlara da, olaylara da tahammülümüz iyice bitiyor gibi. Kendi fikirlerimize, doğrularımıza daha çok saplanıyoruz, kendi yalnızlığımız ve de yanılsamalarımıza da. Oysa Prof. Dr. Sinan Canan şöyle diyor: "İnsanlar adedince pencereli bir evde oturmak güzel bir zenginlik olsa gerek." Bunu o kadar çok tekrar ettim ki, yeni zikrim bu oldu diyebilirim. Öyle ya dünyada yedi milyar insanız, yedi milyar farklı bakış, görüş, bilinç. Sayımız her geçen gün azalıyor malesef. Azalan her insan zenginliğimizden götürüyor. Her birini tanıma şansına zaten sahip değiliz. Bununla birlikte hayatımızda alalade olduğunu düşündüğümüz anlarda bile kişiye bakıp bu benim dünyama nasıl bir bakış açısı olabilir acaba dersek durum bambaşka olabiliyor. Sinirlendiğimiz, sevindiğimiz, sevdiğimiz yada öfkeyle, nefretle baktığımız kişiler de dahil bu duruma. O an durdurma tuşuna basıp şimdi bu varlığıyla dünyaya renk katan, Yaradan'ın yaratmaya layık gördüğü insan, benim içimdeki olumsuzluk duygusuna rağmen beni nasıl oluyorda zengin kılabiliyor, neyi öğretiyor, bana neyi göstermeye çalışıyor desek, nasıl olur? Denenmeye değer, çünkü tamda bunu diyor yukarıdaki alıntı cümlesi. Bunu sorguladığımız ve hatta görebildiğimiz an zenginleşmeye başlıyoruz.

 

Sabaha yakın yıldızların gökten tek tek görünmezliğe karıştığı saatlerde, gökyüzünü evim gibi düşündüm. Yıldızlarıda insanlar gibi. Eskiden gökyüzü daha netti. Yıldızlar daha çoktu ve biz şehir hayatıyla, yapay ışıklandırmalarla, artan betonlaşmalarla yıldızların çokluğunu göremez ve özler olduk. Büyük yada küçük, sabah yıldızı veya tüm samanyolu her biri gecenin karanlığına nasılda mucizevi güzellik katıyor. Hep var olmalarına rağmen biz artık hep göremiyoruz. Var ettiğimiz yapay aydınlıkta karanlığın hazinesini seyredemiyoruz. Gün doğmaya yaklaştıkça var olan tekli yıldızlar gittikçe seyrekleşen umudumuz. Yeniden tüm yıldızlar birlikte, bir arada kendi ışıkları, farklılıklarıyla olursa, biz bunu görebilirsek o zifiri karanlık ışıl ışıl parlayacak belki de. Biz başımızı kaldırıp baktığımız gökyüzünden ve de mutlak yaratıcıdan esinlenirsek görebileceğiz içimizdeki gücü, zenginliği ve güzelliği. Her birimizin bir yıldız olduğunu ve gönül evimizde hepsinin varlığıyla binbir pencereye olabileceğini  farkedersek var olana güzel bir tezatlıkla, içinde olduğumuz yapay karanlıkta, en güzel aydınlanmaları yakalayacağız.

 

Şimdi düşünelim öyleyse gökyüzünün asil siyahlığını parıltılı gösteren yıldızları yeniden kusursuz görsek nasıl olur-u? Kendi içsel evimizde her bir insanın parıldamasına, en kötüsünden olanın bile yıldızlı bir pencere olabileceğine inanmanın bizi daha da zenginleştirmesine izin versek nasıl olur-u? Tüm sokak lambaları kapanınca başımızı kaldırıp gördüğümüz güzelliği, bu kez herşey zıddını barındırır diyerek içimizdeki kandilleri yakıp, gözlerimizle bakışımızı yere, yüreğimize eğip tüm karanlıkları sabah yıldızı yapsak,  bu insan değmez ki ama dediklerimizi bile nasıl olur?

 

Düşüncelerimizde güneşler doğurtmamız ve geceyi bile şükürle görebilecek umuda ve de yüreğe sahip olmamız dileğiyle. Harika ve bol yıldızlı bir hafta geçirin.

Yazarın Diğer Yazıları