Mehmet Yasin ÖZTÜRK

İslamda Çocuk Eğitimi

Mehmet Yasin ÖZTÜRK

Çocuk, ana baba elinde bir emanettir. Çocukların temiz kalpleri kıymetli bir cevher olup, mum gibi, her şekli alabilir. Küçük iken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun mahsulü alınır. Bunun gibi çocuk da neye meylettirilirse, oraya yönelir. Eğer hayrı adet eder, öğrenirse hayır üzerine büyür. Hadis-i şerif de buyruldu ki:

“Hepiniz, bir sürünün çobanı gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evinizde ve emriniz altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlığı öğretmezseniz, mesul olursunuz.”

 Çocuklarına Kur’an-ı Kerim öğretenlere veya Kur’an-ı Kerim hocasına gönderenlere, öğretilen Kur’an’ın her harfi için, on kere Kâbe-i muazzama ziyareti sevabı verilir ve kıyamette, başına devlet tacı konur. Bütün insanlar görüp imrenir.

 Çocuğa her istediğini almak ve lüks içinde yaşatmak uygun değildir. Büyüyünce de her istediğini ele geçirmeye çalışır; fakat bunda muvaffak olamayınca hayâl kırıklığına uğrar, isyankar olur. Kendimiz helal yediğimiz gibi çocuklarımıza da helal yedirmeliyiz. Haramla beslenen çocuğun bedeni, necasetle yoğrulmuş çamur gibi olur. Böyle çocuklar da pisliğe, kötülüğe meylederler.

 Peygamber Efendimiz buyurdu ki:

“Bütün çocuklar, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir. Daha sonra bunları, ana-babaları Hıristiyan, Yahudi ve dinsiz yapar.”

Hadis-i şerifte Müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en mühim işin, çocuklukta ve gençlikte olduğu bildirilmektedir. O hâlde, her Müslümanın birinci vazifesi, evladına İslâmiyeti ve Kur’an-ı Kerimi öğretmektir. Evlat nimetinin kıymeti bilinmezse, elden gider.

Çocuğu dövmemelidir!

En vahşi hayvan bile terbiye ile ehlileştiriliyor. Hiçbir zaman elma çekirdeğinden portakal olmaz. Fakat elma fidanını büyüterek, lüzumlu aşı ve kültürel tedbirlerle kaliteli elma veren bir ağaç olarak yetiştirmek mümkündür. Bunun gibi insan tabiatında bulunan bazı arzular yok edilemez, fakat terbiye edilebilir. Terbiyede dayak atılmaz.

1- Çocuğu dövmek ahlâkının bozulmasına, hırçınlaşmasına sebep olur.

2- Dayakla büyüyen çocuk esnek olmaz, katı olur.

3- Dövülmek, çocukta ana-babaya karşı kızgınlığa yol açar. Çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu düşünmez, kendini suçlu görmez, kendini döveni suçlar.

4- Dövülen çocuk, kızdığı zaman, o da şiddete baş vurur, bir başkasını döver. Böylece dayak vicdanlı olmaya değil, saldırganlığa sebep olur.

5- Sözden anlayacak yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Bir şeyi, zıttı kırar. Kötü huyları, iyi huylar yok eder. Bu bakımdan kendini zorla da olsa, iyi işler yapmaya alıştırmalı, onları adet haline getirmelidir! Çocuk, ahlâkı iyi olan insanlarla arkadaşlık ettirilirse, güzel huylar kendiliğinden onun tabiatı olur. Çocuklar böyle yetiştirilirse, dünya ve ahiret saadeti elde edilir..

Abdullah b. Hârîs (r.a) anlatıyor: Rasûlüllah (s.a.v) Abbas’ın çocukları, Abdullah’ı, Ubeydullah’ı ve Kesîr’i yan yana getirir ve şöyle derdi:

“Kim önce koşup bana gelirse ona şu kadar ödül var! Çocuklar da koşarak gelirler; kimi Rasûlüllah’ın (s.a.v) sırtına, kimi göğsüne çıkmaya çalışırdı. O da onları öper ve kucaklardı.”

Görüldüğü üzere Rasûlüllah (s.a.v), aralarında bir kıskançlık olmasın diye yarışmaya katılan çocukların hepsine sevgi ve alâka gösteriyor, onları mükâfatlandırıyordu.

İslam ümmetinin önderi olan Rasûlüllah’ın (s.a.v), çocuklarla birlikte oyun oynadığını gösteren birkaç hadis sunmak istiyoruz. Tabiî Hz. Peygamber’in (s.a.v), ana babaları ve yetişkinleri eğitmek, onların da kendisine uyarak çocuklarıyla beraber oynamalarını sağlamak için bunu yaptığını biliyoruz.

Konuyla ilgili rivayetler şunlardır:

- Ebu Eyyûb Ensârî (r.a) anlatıyor: Rasûlüllah’ın (s.a.v) yanına girmiştim. Hasan ile Hüseyin Hz. Peygamber’in (s.a.v) önünde ya da kucağında oynuyorlardı. Ben:

- Onları seviyor musun ya Rasûlallah dedim. Bunun üzerine O:

“Nasıl sevmem onları? Onlar benim dünya reyhanlarımdır; onları koklarım, buyurdu.”

 Câbir (r.a) anlatıyor: Rasûlüllah (s.a.v) ile beraberdik. Derken bir yemeğe davet edildik. Giderken Hüseyin’in çocuklarla birlikte yolda oynadığını gördük. Peygamber (s.a.v) hemen insanların önüne geçti. Sonra (Hüseyin’i kucaklamak için) kollarını açtı. Çocuk ise yakalanmamak için şuraya buraya kaçmaya başladı. O esnada Rasûlüllah (s.a.v) çocukla gülüşüyordu. Nihayet onu yakaladı ve bir elini çocuğun çenesinin altına diğer elini de ensesine koydu. Çocuğa sarılarak öptü ve şöyle dedi: ”Hüseyin bendendir, ben de ondanım. Kim onu severse ALLAH da onu sevsin. Hasan ile Hüseyin torunlardan iki torundur.”

Cabir’den (r.a.) rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Gece karanlığı bastığı zaman çocuklarınızın dışarı çıkmalarına engel olun. Çünkü şeytanlar o zaman dağılır. Gecenin bir bölümü (akşamla yatsı arası) geçtiğinde onları bırakın!” (629

  “Hz. Peygamber’in üstün nitelikleri, merhameti, sevgi ve şefkati, gayri Müslimlerin de çocukları dâhil olmak üzere bütün çocukları kucaklamıştır. O, engin tevazusuyla çocuklarla her fırsatta ilgilenmiş, şakalaşmış, gördüğünde onlara selam vermiş hal hatırlarını sormuş, bu arada kusurlarını hoş karşılamış, hasta olduklarında ziyaretlerine gitmişti. Aynı şekilde gayrı Müslimlerin çocukları da Hz. Peygamber’in şefkat deryasında nasiplerini almışlardır.

 Hz. Peygamber’in ailesindeki çocuklarla ilgilendiği konuları ihtiva eden hadislerden de bir Müslüman ailenin çocukları olduğunda neler yapması gerektiğini öğrenebiliriz. “Hz. Peygamber’in yakın çevresindeki çocuklara alâkası doğumdan itibaren başlar. O, doğan çocukların kulaklarına ezan okur, onlara isim takar önceden kötü isim takılmışsa onları değiştirir, onlar için akika kurbanı keserdi. Meselâ, torunu Hz. Hasan doğduğunda iki kulağına ezan okumuştu. Oğlu İbrahim’in doğduğu gecenin ertesi günü ona isim takışını ise sahâbesine şöyle açıklamıştı:

“Bu gece bir oğlum oldu. Ona atam ibrahim’in ismini koydum.” (Bilindiği gibi Hz. Muhammed, Hz. İbrahim’in soyundandır.) Tevfik ve inayetiyle

Yorumlar 1
Ahmet bulut 11 Temmuz 2023 19:55

Ağzınıza sağlık kıymetli hocam

Yazarın Diğer Yazıları