Fiyat Artışlarının Sorumlusu Biz Değiliz

1986 Tarihinden itibaren Baba mesleği olarak, yaklaşık 40 yıl lokanta işletmeciliği ile Elazığ'ın tescilli markası olan Orjin İskender'in işletme sahibi Mustafa Şenol Şef, son günlerde kontrolsüz olarak kırmızı ete ve diğer gıda ürünlerine yapılan zamlardan sorumlu olmadıklarını söyleyip, yetkili kurum ve kuruluşları göreve davet etti.

Fiyat Artışlarının Sorumlusu Biz Değiliz
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Lokanta yemek ücretlerinin artmasının işletmelerden kaynaklı olmadığını ifade eden Mustafa Şenol Şef; denetim mekanizmalarının sanki zammı lokanta esnafı yapıyormuş gibi bir algı ile sorunu çözdüklerini sanan görevlilerin bu yaklaşımını doğru bulmadıklarını belirterek; asıl zammı yapan tüccar ve baronlara müdahale edilmemesi ve son tedarikçi olarak lokantaların hedef  gösterilmesinin yanlış bir uygulama olduğunu söyledi.

Mustafa Şenol Şef Haber Ayrıntı'ya yaptığı özel açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi;

İŞİMİZİ EN İYİ ŞEKİLDE YAPMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUZ

Ahilik düzeni ve kurallarını benimseyerek, usta-çırak ilişkisine özen gösterip,  sanatkar tabiri ile çekirdekten yetişip, en iyi bildiğimiz işi yapmaya özen gösteriyoruz. Genel olarak baktığımızda, bizim gibi işletmelerin, nesilden nesile aile işletmesi olarak uzun süre ve artık damak tadında markalaşıp, kültürümüzde izler bıraktığını görmekteyiz. Bizlerin de temel dileği bizden sonra ki nesle tecrübe ve birikimlerimizi doğru şekilde aktarıp, yılların birikimi olan bu lezzetleri halkımıza sunmaya devam ettirebilmektir. Her mesleğin zorlukları olduğu gibi, bu mesleğin de bir takım zorlukları var. Bizler bu zorlukları aşarken, olumsuzlukları geri planda bırakıp, hizmet anlayışımızın işletme ve markamıza kattığı olumlu yönlerden kendimize pay çıkarıp, yorgunluğumuzu tebessüm ile sonlandırmanın gayesi içindeyiz.

2020'DEN BUGÜNE ZOR GÜNLER GEÇİRİYORUZ 

2020 yılında başlayan, en güçlü ülkeleri dahi etkileyen ekonomik kriz, maalesef ülkemizi de etkilemiştir. Almanya gibi üretimi, sanayisi ve ekonomisi güçlü olan bir ülkenin, pandemi sürecinden ziyade, pandemi sonrası ekonomik sıkıntılarını dertlenmesi ve sorunun başında ki süreçten ziyade, sonraki etkilerini hesap etmesi çok dikkatimi çekmişti. Sonrasını hesap etmeleri ve ona göre tedbir almaları onlar için yaşanan sürecin sonuçları göz önüne alındığında olumsuz anlamda daha az etki gördükleri sonucunu doğururken, bizim gibi ülkelerde sürecin sonuçları sarsıcı boyutlara ulaşmıştır. Yaşanan bu olumsuzlukların yanında yaşadığımız Elazığ depremi ve sonraki afetler maalesef yükümüzü daha ağır bir hale getirmiştir. Ne kadar ağır olursa olsun, daha ağır bedeller ödeyen ülkemizin her zorluğu aştığı gibi, yaşadığımız sıkıntıları da hep birlikte aşacağından en ufak tereddütümüz yoktur.

EKONOMİK KRİZLERİN BEDELİ YA DA SORUMLUSU, HİZMET SEKTÖRÜ OLMAMALI! 

Üretimin ham maddesi ya da başlangıcı topraktır. İnsanlığın var oluşundan itibaren mücadeleyi ve savaşı toprak için vermesi bunun öneminin kısaca tarifidir. Coğrafya olarak, geniş ve verimli topraklarımız olmasına rağmen maalesef bunu değerlendiremiyoruz. Sorumlusu ya da sebepleri sorgulanmak istense karşımıza öncelikle MALİYET gibi bir kavram çıkmaktadır. Kimi suçlayabiliriz? Akaryakıt, tohum, gübre, makine ekipman, işçilik, kazanç gibi bizim de karşılaştığımız etkenler çıkınca, kimseyi sorgulama hakkı dahi bulamıyoruz.

FİYAT ARTIŞLARININ SORUMLUSU BİZ DEĞİLİZ!

Temel ihtiyaç, hatta zorunlu ihtiyaç talebini karşılayan son tüketici olarak biz çok fazla sorgulanıyoruz! Yalnız şunu belirtmekte fayda görüyorum. Tarladan çıkan bir ürünün, ya da kesimhaneden gelen etin, maliyetlerini bize yüklemektense, bize ulaşana kadar, geçen süreci sorgulamak daha doğru olacaktır. Gönlümüz gerçekten, emek veren, alın teri döken, bizlere ulaşmasını sağlayan, çiftçimize emeğinin karşılığından fazlasının ulaşması yönünde olmasına rağmen, maalesef ulaşamadığını görmekteyiz.

ET BALIK KURUMU VE KOOPARATİFÇİLİK FAYDALIDIR!

Burada bir konuya daha değinmek istiyorum. Serbest piyasa ekonomisinde piyasalardaki fiyat dalgalanmalarını ve tutarsızlıkları kontrol altına alabilmek maksadıyla devletin doğrudan üreticiyi muhatap alarak uygun fiyatlı ve kaliteli ürünleri halka sunması oldukça olumlu bir gelişmedir. Ancak ekonominin iyi olduğu dönemlerde bu işletmelerin zarar edeceği düşüncesiyle kapatılmaları yönünde fikirlerin faydalı olmadığına inanıyorum. Siz de takdir edersiniz ki içerisinde bulunduğumuz bu zor dönemlerde bu işletmeler piyasadaki rekabet dengesi için oldukça önemli. Şu an Tarım Kooperatifleri adıyla açılan işletmelerin amacı piyasadaki dengeyi sağlamak, fahiş fiyat artışlarının önüne geçmek içindir. Bunu et ve balık kurumu, bakliyat ofisleri ve kooperatifleri vb. gibi devletimizin kontrolünde üretici ile tüketici arasında köprü kurması, piyasa dengesini sağlaması, üreticiye destek, tüketiciye hizmet anlayışıyla baktığımızda önemini çok güzel anlamış oluruz.

MÜŞTERİ EN ZORLU DENETMENDİR!

Elazığ’da tek işletme biz değiliz! Biz de rekabet içerisindeyiz. 
1980 yılında yürürlüğe giren Serbest piyasa anlamına bir bakalım; “ Ürün fiyatının alıcı ve satıcının karşılıklı anlaşmasıyla belirlendiği, arz ve talebe hükûmet tarafından müdahale edilmeyen piyasadır. Ekonomik faaliyet tam rekabet şartları içinde serbestçe yapılır, ekonomik sorunların çözümünde müdahale değil, fiyat mekanizmasının kullanımı esastır.

FAHİŞ FİYATA MAL SATAMAZSINIZ!

Rekabet ortamında, özellikle de iletişimin kolay ve zirve yaptığı bir dönemde fahiş fiyata mal satamazsınız! Satsanız dahi bu işletmenin sonunu getirecektir. Aynı statüde, iki işletmeye bakalım, iki işletme sürekli müşteriler tarafından denetlenecektir. Müşteri genel olarak, kalite, hizmet, hijyen ve son olarak fiyat kısmı ile değerlendirecektir.

DENETİMLERDEN ŞİKAYETÇİ DEĞİLİZ AMA(!)

Fiyat konusunda, mutlaka suistimal eden insanlarımız vardır. Genel olarak bakıldığında, bu durumun büyük şehirlerde, ya da günü birlik insanların ziyaret ettiği, tatil, gezi turistik bölgelerde görüldüğü aşikardır. Bunu genel olarak her bölge ya da küçük şehirlerde ki işletmelere yansıtmak onları da zan altında tutmak doğru değildir. Denetimlerden, şikayetçi değiliz, hatta imkan olsa gerçekten işletmemizin idaresini birlikte denetleyelim. Birlikte maliyet çıkarıp, satış rakamlarımızı ve kar marjımızı birlikte inceleyelim. Çıkan sonucu birlikte değerlendirelim ve ona göre fiyat belirleyelim.

ÜRETİM ŞART,ÇALIŞMADIĞIMIZ 
SÜRECE KRİZ DEVAM EDECEKTİR!

Millet olarak, üretmediğimiz ve çalışmadığımız sürece krizler döngü olarak sürekli karşımıza çıkacaktır! 
Bu konuda sürekli yapılan yorumları, önerileri defalarca tekrarlamaya gerek duymuyorum. Yalnız kısaca özetlemek gerekirse, işletmemize yaptığımız yatırımlar, sermayemizin onda biri ile hiç bir emek dahi harcamadan kolay para kazanma gibi bir dönem içerisindeyiz. İnsanlar ticaret, üretim yaparak risk almak dahi istemiyor.Hatta biraz daha genişletirsek çalışmak dahi istemiyor. Altın, döviz, faiz gibi insanımızın kolay para ya da değer koruma gibi düşüncelerden vaz geçirmediğimiz sürece, krizlerle daha çok uzun süre ve daha sık karşılaşacağımız bir gerçektir. Kolay kazanç sağlayıcı bir çok unsuru geride bırakıp, kültürümüze, inançlarımıza, yarınlarımıza, güçlü ve bereketli girmek için kazancımızdan el emeği, göz nuru ve alın terimizi eksiltmemeliyiz” dedi.