Çünkü Çekiniriz!
Ayşe GÜNEŞ
Duygu ve düşüncelerinizi rahatlıkla, hiç bir etki altında kalmadan en çok kime söyleyebilirsiniz? Etrafınızda kendinize yakın hissettiğiniz birileri var mı? Eğer öyle biri varsa o kişide bulunan hangi özellik nedeniyle hiç çekinmeden düşündüklerinizi ona aktarmakta karar kıldınız?
Çoğumuzun etrafında samimi olduğu böyle kişiler vardır muhakkak. Ancak şundan eminim ki bu kişi sayısı bir ikiyi geçmez. Onların dışında etrafımızdaki diğer insanlara karşı samimi, varoluşsal doğallığımızla yaklaşımda bulunamıyoruz. Çocukluktan itibaren öğrendiğimiz temel doktrinleri merkeze alarak hareket ediyoruz. Bu da bizim doğallımızı gölgelendiriyor tabii.
Her insan birbirinden farklı anlayış biçimine sahiptir. Hiçbir insanın dışarıda, gerçek ortamda vücut bulan olayları kendi zihin yapısında anlamlandırma biçimi aynı değildir. Bu durumu temel alarak bir yaklaşım sergileyen fenomenoloji, 20. yüzyılın başında Alman Filozof Edmund Husserl tarafından ortaya atılan felsefi bir akımdır. Bu yaklaşımın temelinde özne-nesne ilişkisini ön planda tutan ve bu iki ögenin birbiriyle temasını kayda değer bulan bir sistematik ilişki vardır. Yine bu yaklaşım, her bireyin dış dünyayı bütün gerçekliği ile değil, dış gerçekliğin kendisinde oluşturduğu algıyı anlar ve dış dünyaya kendi penceresinden bakar. Bu nedenle olay ve durumlara verilen tepki, kişinin duyu ve zihin süzgecinden geçerek oluşmaktadır.
Her bir insanın ayrı ayrı anlayış tarzına sahip olduğu gerçeğinin yanında kalkıp insanları aynı kalıplara sokmaya çalışmak ayrı ayrı her bir insanı görmezden gelmektir aslında. ‘‘Evet sen varsın, duygu ve düşüncelerin bizimkimizden farklı da olabilir. Ancak bu duygu ve düşüncelerini dile getiremezsin. Çünkü bu düşüncelerin bizim temel, kalıplı düşünce ve kurallarımıza aykırı. Sen de bizim gibi düşünmek zorundasın.’’ Bu düşünce ve tavırların olduğu ortamlarda insanlar, sağlıklı bir benlik elde edemezler. Çünkü çekinirler. Toplumdan soyutlanmaktan çekinirler. Dışlanmaktan çekinirler. Yanlış anlaşılmaktan korkarlar.
‘‘Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm.’’ diyen Voltaire bu cümlesiyle farklı düşüncelere saygı gösterilmesine vurgu yapmaktadır. Ancak bu duyarlılığı kazanmak, toplum olarak bunu benimsemek zaman alacak sanırım. Bugün kafamıza takılan her soruyu etrafımızdaki her insana soramıyoruz. Çünkü sorarsak eğer yanlış anlaşılmaktan korkuyoruz. Farklı düşüncelere en çok önem verilmesi gereken müesseseler olan üniversite ortamında bile farklı düşüncelere açık bir ortam maalesef bulunmamaktadır. Alışagelmiş temel doktrinleri değiştirmeye kalkmak tarihte örnekleri olmakla beraber canından bile vazgeçecek kadar cesaret isteyen bir durumdur ne yazık ki.
Aile ortamında bu durumu ele alırsak, çocuklarına karşı anlayışlı olan, korku vermekten uzak sevgi dolu bir tavırla yaklaşan, çocuğuyla empati kurup onunla arkadaşlık ilişkisi olan ailelerde çocuk, daha rahat düşüncelerini dile getirip kendini ifade edebilir. Çünkü korkmaz, çekinmez. Anlaşılacağını bilir. Ancak tam tersi bir tavır sergileyen ailelerde çocuk, her düşüncesini aile üyeleri ile paylaşmaz. Hatta yaşadığı olayları bile anlatmaktan çekinebilir.
Bu durum toplumun en küçük yapısı olan aileden başlayarak ülkenin yapısında da yine aynı şekil devam eder. Bir ülkede vatandaşların da görüşlerine önem verilmeli. Vatandaşların görüşlerini rahat bir şekilde dile getirmeleri için uygun ortam sağlanmalı. Ancak bu şekilde farklı öneriler, farklı düşünceler, farklı çözümler gerçek ortamda vücut bulur. Ancak bu şekilde insanlar bulunduğu ortama ait hisseder kendini. Ve ancak bu şekilde korku, stres ortamı yok edilerek sevgiye dayalı bir ortam sağlanmış olur.
Son olarak Cemil Meriç’in şu cümlelerine yer vermek istiyorum: ‘‘Düşünce şüpheyle başlar. Düşünce tezatlarıyla bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkum etmek değil midir? Ben herhangi bir tarikatın sözcüsü değilim. Yani ilan edilecek hazır bir formülüm yok. Derslerimde de, konuşmalarımda da tekrarladığım ve darağacına kadar tekrarlayacağım tek hakikat: Her düşünceye saygı.’’
Sağlıcakla kalın