Ayşe GÜNEŞ

İNSAN NEDİR ŞİMDİ BİLDİM

Ayşe GÜNEŞ

 

İnsan insan derler idi

İnsan nedir şimdi bildim

Can, can deyu söylerlerdi

Ben can nedir şimdi bildim

 

Muhyiddin der hak kadir

Görünür her şeyde hazır

Ayan nedir pinhan nedir

Nişan nedir şimdi bildim

 

İnsan insan dedikleri

İnsan nedir şimdi bildim

Can, can deyu söylerlerdi

Ben can nedir şimdi bildim.

Bu dizeleri Muhyiddin Abdal ölüm düşeğinde mırıldanmış derler. Okurken yüreğinin titremesine engel olmak imkansız gibi. ‘‘Şimdi bildim’’ diyor. Bu cümleler bize yaşam yolculuğumuzu anlatıyor. İnsanın yaşam serüveni doğumundan ölümüne uzanan aslında uzun ama hani bazıları derler ya ömrüm gözlerimi açıp kapayana kadardı, gerçekten de öyle.  Aslında uzun yıllar var önümüzde ancak aynı zamanda da kısa bir hayatımız var. Çıktığımız bu yolculukta her daim bir anlam arayışı içerisindeyizdir. Ne uğrunda yaşıyor, ne uğrunda ölüyoruz?  Burada önemli olan nokta bizim yaşamdan ne beklediğimiz değil, yaşamın bizden ne beklediğinin vurgulanmasıdır.

 Bildim, diyor Muhyiddin Abdal, şimdi bildim, insan nedir şimdi bildim. Hayatımızda çoğu şeyin farkında değilizdir ta ki başımıza bir şey gelene kadar. Sahip olduğumuz sağlığımızın kıymetini bilmeyiz ta ki bir sağlık sorunu yaşayana kadar, zamanımızın kıymetini bilmeyiz ta ki zamana ihtiyacımız olana kadar, elimizdeki varlığın kıymetini bilmeyiz ta ki yokluk görünceye kadar, elimizdeki hayatın kıymetini bilmeyiz ta ki yolun sonu gelene kadar…

 Burada insan olarak da, Müslüman olarak da bize düşen şey yol üstünde olduğumuzun bilincine varmak ve bu yolda öğrenilip farkına varılacak bir çok şeyin olduğunu bilmek ve onlara saygı duymaktır. Bu bilinç ya da bu bilincin gerektirdiği ameller belki de yolun sonunda yaşayacağımız pişmanlıkları önleyebilir. Henüz imkanlar imkansızlaşmadan, bu imkanları iyiden güzelden kullanabilmeliyiz.

‘‘ Ölmeden önce ölmek’’ tabiri zannımca buraya en uygun tabir olur. Ölmeden önce ölmek…

Tasavvuf ehlinin bir öğüt olarak dile getirdiği: ‘‘Mazharı-ı feyz olamaz düşmeyicek hake nebat/Mütevazi olanı rahmet-i Rahman büyütür.’’ (Tohum toprağa düşmeden feyze kavuşmaz. Bereketlenemez./ Tevazu sahibi olanı Rahmanın Rahmeti büyütür.) ifadesi de bunu anlatıyor olsa gerektir. Tohumun büyümek için toprağa düşmesi gibidir insanın yeniden doğmak için ölmesi. Bu ölüm, ona tevazu getirir, zira bu, ölümlü olduğunun bilincine varmak demektir aslında. Hayata bu andan itibaren başlamış olmak ve aslında bununla yeniden doğmuş olmaktır.

İnsanoğlu bu dünyada çoğu şeyi öğrenmekten korkar. Bu nedenle de dünyaya karşı kayıtsızlığını korur. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmekten çekinip kendine zevk ve sefayı yeğler. Ancak bilmez ki her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı, dünyaya şahit olmalıydı..

Hayatı sevelim, yaşamayı yani. Yaşadığımız her anı anlamına yakışacak dolulukta geçirmeyi. Hayata, hayatın canlılığına, bu canlılığı ortaya çıkaran düşünceye sıkı sıkı bağlanalım. Hayat uzun bir yoldur ve bu yolda yaşanılanlar, görülenler, öğrenilenler her ne kadar acı olursa olsun macera insanoğlu için büyük bir zorunluluk ayrıca büyük bir nimettir de. Bizler bu yolculukta kendimizin ve hakikatin farkında olalım ve ona göre yaşayalım ki yolculuğumuzu pişmanlıklarla sonlandırmayalım.

Yorumlar 1
Rukiye Kayatuzu 09 Şubat 2021 17:18

Güzel bakan güzel görür çirkin bakan çirkin... Aşık Veysel li güzel bir yazı yüreğine sağlık.

Yazarın Diğer Yazıları