Ayşe GÜNEŞ

İNSANIN EN GÜZEL KILIFI

Ayşe GÜNEŞ

 

Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek demiş Yunus Emre. Mesele, dişe dokunur bir mesele… Hâliyle, konu insanlığın özü olunca, sevgi olunca, önemli olmayıp da ne olacaktı? Sevmek, hem de Yaradan’dan ötürü sevmek, daha ne olsun…

İnsan labirenti çok geniş ve karmaşıktır. Kayboluyoruz bazen. Çıkmaz sokaklara giriyoruz. Hayat herkesi zorlar. Herkes kendi meşguliyetinde, kendi labirentinde, etrafı göremeyecek kadar meşgul. Ancak bu hayatta aslında her şey, hiç sandıklarımızda gizli. Hayatın koşuşturmasında düşünmeye bile fırsat bulamadıklarımızda, görmeyi bilmediklerimizde.

Mümkün mü gerçekten? Bütün olumsuzluklara rağmen, bütün kötülüklere rağmen özümüzde saklı olanı, özümüzdeki iyi olan gerçek benliğimizi bulabilmek? Öyle ya, bu da bizim çabamıza, bizim tercihimize kalmış bir mevzu. Ya İnsanın giyebileceği en güzel kılıf olan nezaket kılıfını kuşanıp hayat felsefemizi genişleterek hayatın güzelliklerini yakalayacağız ya da bütün bu güzelliklerden mahrum kalacağız. Bugün hiçbirimiz kendimize kaba davranılmasından hoşlanmayız. Kaba davranmak, bir insanın kendisine yaptığı en büyük çirkinliktir. İnsanı, insanlık değerlerinden koparıp götürür, eksik bırakır. Nezaket ise insanın eksik yönlerini tamamlayan, insana özünü bulma fırsatı veren, giyebileceğimiz soylu bir kılıftır. Bu kılıf bizleri yaşanası bir hayata götürür. Ayaz kış gününde, gönüllerin sımsıcak olduğu bir hayata...

Peki nezaket, sadece takım elbise giyip ceket iliklemek midir? Kendisini okutmak için bütün varlığını sarf eden, bunun için elinden geleni yapan köydeki anne-babasını takım elbise giyince hor gören genç, nezaket sahibi mi oluyor? Mümkün mü? Bu tür tavırlar bizi nezaket sahibi yapmaz. Sevginin, saygının olmadığı bir yerde nezaket hasletinden bahsedilebilir mi? Nezaket çok daha farklı bir tavırdır. Bu belki kendi dünyamızda kaybolmuşken başkasının derdini dinleyebilmemizde saklı veyahut karşımızdaki insanın düşüncelerine, bilgisine göre konuşabilmekte veyahut da Yaradan’a ya da yaratılana teşekkür etmekte saklı… Bunun yelpazesi geniştir. Ancak bildiğimiz mevzu şu ki; madem insan olarak doğmuşuz o vakit insan kalabilmek için çaba göstermemiz gerekir öyle değil mi? İnsan olmanın getirdiği sorumlulukları, güzellikleri en iyi şekilde yerine getirebilmek için elimizden geleni yapmamız…

Kuşu ölen küçük Zeyd’e taziye ziyaretinde bulunma zarafetini gösteren bir Peygamberin ümmetiyiz. Peygamber efendimizin bu durumda yapabileceği başka seçenekleri de vardı değil mi? Nasıl olsa çocuktur, üzülür sonra kendine gelir deyip o çocuğu görmezden de gelebilirdi. Ama nezaketiyle ashabına örnek olan, herkese hak ettiği değeri veren Peygamberimiz ne yaptı? Kuşu öldüğü için üzülen çocukla beraber üzülüp onun kederine ortak oldu, çocuğu önemsedi, çocuğun duygularını önemsedi.

 ‘‘Görünüşünüz neye benzerse benzesin, nezaket sizi dünyanın en güzel insanı yapar.’’ Diye boşuna dememiş Nizami Gencevi. Ne olursak olalım, ne durumda bulunursak bulunalım insanlığımızı kaybetmemek, özümüzü bulmak için elimizde bir yol var. O da yaratılana Yaradan’dan ötürü sevgiyle bakmak, ona saygı duymak ve bu saygının getirdiği nezaket kılıfıyla dünyayı daha güzel bir yer haline getirebilmektir.

Herkese selamlar

 

 

Yazarın Diğer Yazıları