Ayşe GÜNEŞ

KÜÇÜK BİR TEKLİF!

Ayşe GÜNEŞ

         

Geçen gün, yolda ilerlerken karşılaştım. Bir adam, telefonla konuşuyordu. Ama siz, telefonla konuşuyordu deyin, ben, o sokaktaki tüm insanlarla konuşuyordu diyeyim. O nasıl oluyor diyeceksiniz? Adam konuşurken o kadar çok sesini yükseltiyordu ki konuşuyor muydu yoksa telefonun öbür ucundaki kişiyle kavga mı ediyordu belli değildi. Büyük ihtimalle konuştuğu kişi ile aralarında olumsuz bir durum söz konusuydu. Çünkü adam çok sinirliydi. Ancak bu adam, çoğu şeyin farkında değildi bence. Mesela kalabalık içinde olduğunu, insanları böyle rahatsız etmesinin etik bir davranış olmadığını unutmuştu. Belki normal şartlarda o adam da bu davranışının etik olmadığı bilincindedir ancak sinirli olduğu için bunu o an düşünemez hale gelmiştir.

Yakın zamanda etrafı göremeyecek kadar sinirlendiğiniz oldu mu sizin de? Kendinizi kaybettiğiniz, gözünüzün karardığı, sonradan dönüp kendinize baktığınızda o an ne yaptığınızın hatırınıza gelmediği anlar… Muhakkak hepimizin vardır böyle anları. Bazılarımız sesini yükseltip sinirini belli eder, bazılarımız ise içinde yaşar bu durumu. İç dünyasına çekilir, düşünür, düşünür… Her şeyi kendi içinde yaşar. Dünya hali. Elbette ki her zaman neşeli olmayacağız. Elbette ki baş ağrısına sebep olacak olaylarla da karşı karşıya kalacağız. Ancak bu gibi zamanlarda unutmamamız gereken şey; muhatap olduğumuz kişiler de birer insan. Onlar da çoğu olumsuz durumla mücadele ediyor. Mesela diyelim ki evde bir tartışma durumu yaşadık. Arkadaşımızla buluştuğumuzda sinirimizi ondan çıkarmaya hakkımız var mı? Tabii ki yok. Belki o gün o arkadaşımız da olumsuz bir durum yaşadı. Belki onun da morali bozuktur bilemeyiz ki.

Parmak izlerimizin bile farklı olduğu bir ortamda birbirimize benzememiz mümkün mü? Doğrudur, belki fiziksel olarak benzerlikler olabilir. İnsanlar yüz şekli bakımından veyahut aynı hobilere sahip olmak bakımından benzer özellikler taşıyabilir. Ya da iki kişi mesela aynı anda mavi rengini sevebilir. Ancak bu benzerlikler ve ortak özellikler onların iç dünyalarının da benzerlik göstereceği anlamına gelmez. Çünkü her insanın kendi öznel yaşantıları, kendisini ve dış dünyayı algılama ve anlamlandırma biçimi farklıdır. Her insan yaşamında birçok olumsuz durumla karşılaşıyor ve belki de bu olumsuz durumlarla tek başına mücadele etmek zorunda kalıyor.

Bir yerde toplum varsa orada bulunan her birey diğerlerine karşı sorumludur. Toplum olarak bu konuda çok sıkıntı yaşıyoruz aslında. Bu durum empati ile benzerlik gösterse de aslında zannımca bu, empatinin de ötesinde bir durum. İki kişi olmanın verdiği, toplum olmanın beraberinde getirdiği bir durum.

Kolay mı sinirliyken ya da tedirginken kendini sakinleştirebilmek, karşıdaki insanı da düşünebilmek? Tabii ki de değil. Ancak mümkün mü? Evet mümkün. Bu nedenle sizlere küçük bir teklifim olacak. Gelin birbirimize karşı elimizden geldiğince daha anlayışlı olalım. Normal olarak yaşamımızda elbette ki telaşlı, tedirgin olduğumuz zamanlar olacaktır. Ama bu zamanlarda veya başka zamanlarda karşıdaki insanın da kötü şeyler yaşamış olabileceğini,  onun da çoğu sıkıntı ile baş etmeye çalıştığını unutmamamız gerekiyor. Bu yine zor bir durumdur. Ancak bu mesele gerek toplum hayatında gerek de iki kişi arasındaki diyalogda  dişe dokunur bir mesele. Bu konuda birbirimize karşı daha anlayışlı olma gayretini göstermemiz dileklerimle… Hoşça kalın

 

Yazarın Diğer Yazıları