Galip Önlü

Cemaatlar Ve Tarikatlar

Galip Önlü

Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devleti’nin kurucusu lideridir.
Ben Mustafa Kemal Atatürk’ü oldum olası sevmişim saymışımdır. 
O, üzerinde yaşadığımız toprakları ve daha nice eserleri  Türk milletine miras bırakmış ve edebiyete göçmüştür. 
Fakat ne yazık ki ülkemizde Atatürk’ü putlaştırmak isteyen cahiller de vardır.
Atatürk’ü kutsal ve insanüstü bir varlıkmış gibi gösteren, ilahlaştırmaya veya putlaştırmaya çalışan aciz zihniyetler yine en büyük kötülüğü ona yapmaktadır.
Yada tam tersi “dinsizin teki” diyenler de aciz zihniyetlilerdir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Balıkesir Zağanos Paşa Camii’nde Devlet Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşma şöyledir. Hatırlatmak istedim.
“Ey millet! Biliniz ki Allah birdir, şanı yücedir. Hazreti Muhammed(S.A.V) onun kulu ve elçisidir’’
Bu sözü bizzat söylemiş midir? Söylemiştir.
İslam’ın şartı ve esasına göre her kim Kelime-i Şehadet’i getirir, Allah’ın (C.C) birliğini ve Hz. Muhammed’in (S.A.V) peygamberliğini kabul ederse o kişi Müslüman olmuş olur.  
O halde Atatürk, İslam’ın esasına göre Müslüman’dır. Çünkü camide Kelime-i Şehadet’i bizzat Türkçe ibaresiyle dillendirmiştir.
Ha İslam açısından farklı görüşleri var mıdır? Vardır. Çoğu kişinin de var.
Lakin benim için önemli olan Atatürk’ün namaz kılıp kılmaması, hacca gidip gitmemesi veya rakı içip içmemesi değildir. Ülke için yaptıkları önemlidir.
Arkadaşlar, biz Atatürk “ülkeyi bataklıktan çıkardı” veya “vatanı kurtardı” derken esasında bu başarıyı onun üzerinde şahsileştirmiyoruz.
Eğer silah arkadaşları olmasa, ordu olmasa, çocuğuyla ninesiyle savaşçı ruhlar olmasa gayet tabi Atatürk’de bir hiçti.
Atatürk’ün bunlar olmasa kalkıp Çanakkale’de tek başına tüfeği ve ucunda süngüsüyle İtilaf Devletlerini bertaraf edecek hali yok.
Çanakkale’deki mezarlıkların içi boş değildir. 
Orası, genciyle yaşlısıyla, kadınıyla erkeğiyle bu ülkeyi düşman eline bırakmayı reddeden şehitlerle doludur.
Lakin şu da bir gerçektir. Atatürk olmasaydı, stratejik dehası ve milli bilinç ruhu olmasaydı çoğunluğun “Ya ABD mandasına gireceğiz” ya da “İngiliz mandası altına gireceğiz” düşüncesi hakim olacaktı.
Atatürk bu ortamın, milli ruhun ve bağımsız bir ülke kuruluşun stratejik ideallerini ortaya attıktan sonra bu hususta birlik oluşturması, ortamı cesaretlendirmesi elbette ki onu, Kurtuluş Savaşı Zaferi’nin mimarı haline getirmiştir.
Cumhuriyet’in ilanı, Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi, eğitim ve öğretimin birleştirilmesi, fabrikaların kuruluşu ve tarıma destek verici planların ortaya koyulması, Kabotaj Kanunu, Medeni Kanun, Millet Mektepleri gibi ucu bucağı olmayan başarılar elde etmiştir Atatürk... Unutulmaması gerektir.
Peki hataları var mıdır? Şüphesiz…
Bana göre en önemli hatası Fatih Camii’nde ezanı Türkçe olarak okutmasıydı. Bu hataydı. 
Ezan aslıyla güzeldir. Kuran’ın Türkçeye çevrilmesi ise anlamının bilinmesi sebebiyle yerli yerinde bir karardır.
Lakin denilse ki Atatürk’ün bir diğer doğru adımı neydi? Şunu söylerdim.
“Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması…”
Tekke ve zaviyeler bir nevi günümüz cemaatlerine denktir.
Arkadaşlar, biraz şahsım üzerinden örnek vermek istiyorum.   
2013 yılında birkaç uzaktan arkadaş “akşamları dini sohbet etmek” maksadıyla bizi bir mekâna davet ettiler. İcabet ettik… O akşam, onların “Süleymancılar Cemaati” ne bağlı arkadaşlar olduklarını öğrendim. O akşamki sohbet ve konuşulanlar hiç hoşuma gitmedi. Gittiğime de pişman oldum ve bir daha da gitmedim.
2015 yılında bir arkadaşın aşırı övgüsü ve ısrarıyla Adıyaman “Menzil” e davet edildim. “Kesinlikle gelip görmelisin” söylemi üzerine biraz da merak uyandırmasından ötürü bir arkadaşımla beraber gittik. Bir gün kaldım. Oradaki bütün işletmeler;  lokanta, berber, çay ocakları hac malzemeleri tarzındaki bütün işletmeler, hizmet adı altında faaliyet gösteriyorlardı. “Menzil Cemaati”ne gelen on binlerce kişi ihtiyaçlarını o işletmelerde görmek zorundaydı. Bu durumun büyük bir ekonomik rant olayına dönüştüğünü hissettiğim an deyim yerindeyse soğudum. Bir daha da hiç gitmedim.
2016 yılında üniversite için Burdur’a gitmeye hazırlanırken yine bazı arkadaşların vesilesiyle beni Burdur’un merkezinde iki kişi karşıladı. KYK yurdu henüz çıkmadığından ötürü, yedeklerde olduğu için iki hafta boyunca sonuçlarını beklemek zorundaydım. Evlerine iki üç gün misafir oldum. Sonra üniversitenin bulunduğu ilçeye gittik. Orada da evleri vardı. İki gün de orada onlarla beraber kaldım lakin gerek ortamlarına ayak uyduramadığımdan gerekse başka türlü sebeplerden ötürü onların yanından ayrılıp Antalya’ya gittim. Sonra KYK yurdu çıkınca da geri döndüm.
Bahsettiğim kişiler ise “Nur Cemaati”ndendiler. Kendilerini “Nurcular” olarak adlandıran ve tarikat liderlerini çoğu vasfın üzerinde gören bu kişiler çoğu yerde faaliyet sürdürdüklerini beyan ediyor, her sabah ve her akşam Bediuzzaman Said Nursi’nin kitaplarının okutulmasının zaruri ve kaçınılmaz olduğunu şart koşuyorlardı.
Arkadaşlar, İslamiyet dünya döndükçe hüküm sürmeye devam edecektir. Ben bunları anlatırken Allah’ın Salih kullarını tenzih ediyorum.
Lakin Allah’ın Salih kulları genellikle sıradan, basit bir evde sabah akşam ibadetiyle meşgul zatlardır. 
Cemaat denilen şirketler ise her ilde adeta örgütleniyor.
Süleymancıların tahmini 2 milyon,
Menzil Cemaati’nin tahmini 5-7 milyon,
Nur Cemaati’nin tahmini 5-10 milyon civarında üyeleri mevcuttur.
Her ilde örgütleşen yapılar, üye çoğaltan yapılar, gerek siyasi bürokrasiye sızmak isteyen, gerekse din kisvesi altında insan sömürme içgüdüsüyle hareket eden bu yapılar Devlet’e açık tehdittir.
Bana kalırsa hepsi tamamen kapatılmalıdır.
Ha kapatılamıyorsa o halde tamamen devlet denetimi altında tutulmalıdırlar. Sıkı bir şekilde…
Arkadaşlar, İslam dininin bana göre olmazsa olmaz kuralları namaz, hac, oruç değildir. Bunlar tabii ki önemli ibadetlerdir fakat en önemlisi, İslam’ın temelinde bulunan ana kaynak,  güzel ahlaktır. En önemlisi budur.
Güzel ahlak; kimseyle kötü anlamda uğraşmamak, kimsenin hakkını yememek, yalan söylememek, haset- kibir gibi duygulardan uzak durmak, topluma ve insanlığa yararlı bir şekilde hareket etmek, yardımlaşmayı ve destekleşmeyi ilke edinmektedir. 
Bunları emreder esasında İslam… İlk önce bu ilkeler olmalıdır.
Sonrasında namaz kılarsan kıl, hayrınadır.
Hacca gidersen git, hayrınadır.
Oruç tutarsan tut, hayrınadır.
Bu hususlar kişinin kendisiyle alakalı hususlardır.
Ama diğerleri topluma ve insanlığa faydadır.
İslam’ın asli değerinin anlaşılması, din üzerinden insan sömürülme planlarının sona ermesi ümidiyle diyorum.
 

Yazarın Diğer Yazıları