Galip Önlü

İsrailoğulları ve Yahudilik(Hz Süleyman Dönemi ve Ahit Sandığı) 2

Galip Önlü

Hz Davud’un vefatı üzerine yerine Hz Süleyman geçti ve bu esnada henüz 12 yaşındaydı. Davud Peygamber yaklaşık 40 yıl boyunca hükümdarlık sürdü. Kendisinden sonra başa geçen oğlu Süleyman ise İsrail Krallığına altın çağını yaşatacaktı. Hz Süleyman henüz bu küçük yaşlarda bile özellikle hüküm verme ve dava çözme konusunda büyük bir ilme sahipti. Bu husus Kuran’da şöyle bildirilmektedir.

“Süleyman’ın dava konusunu iyi anlamasını sağladık. Her birine de hükmetme yeteneği ve ilim verdik. Kuşları ve tesbih eden dağları da Davud’un buyruğu altına soktuk. Bunları yapan bizdik.”(Enbiya,79)

Hz Süleyman idarecilikte yetenekliydi ve keskin bir zekâya sahipti. Babasından sonra oturduğu hükümdarlık tahtında ülkesini adaletle yönetmeye başladı. İsrailoğullarına eşsiz başarılar kazandıran Davud’un oğlu Süleyman’ın Yahudiler için apayrı bir yeri vardır. Yahudiler Süleyman dönemini, barış, zenginlik ve güvenlik açısından tarihte benzerine rastlanılmamış bir dönem olarak değerlendirmektedir.

Hazineleri dillere destan olan 3 semavi dinde de ismi haşmetle birlikte anılan biridir Süleyman Peygamber. Hem Tevrat’ta hem de Kuran’da hayatı ve saltanatı anlatılır. Saltanatını doruğa çıkaran şey ise yüzüğüdür. Her ne kadar dini kaynaklar bu hususu bu şekilde aktarmasa da gizem perdesi altında Allah’ın kendisine bir yüzük hediye ettiği söylenir. Bu yüzük Allah’ın gizli ismi olan İsmi Azam duasını saklar. Kimi bilgilere göre bu yüzük Hz Âdem’in taşıdığı bir yüzüktür ve Hz Âdem, cennetten kovulurken onu arşta bırakmıştır. Daha sonra Cebrail melek, Allah’ın izni ve isteğiyle bu yüzüğü Hz Süleyman’a ulaştırmıştır. Tabi ki bu söylediklerim sadece rivayetlerden ibarettir ve altı doldurulacak herhangi bir dini delile dayanmamaktadır.

Hz Süleyman’ın krallığının ihtişamının ve zenginliğinin bir diğer kaynağı da hiç şüphesiz bakır madeniydi. Sebe suresinde erimiş bakır madeninin onun için sel gibi akıtıldığı bildirilmektedir. Fenikeli ustaların Hz Süleyman için inşa ettikleri Etsiyon-Geber Limanında günümüzde gerçekleştirilen arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bakır dökümhanesi bu gerçeği doğrulamaktadır. Süleyman’ın Araba Vadisinden çıkartıp işlettiği bakır madeni onun döneminde önemli bir ihraç kaynağı olmuştur.

Günümüz Kudüs’te Mescid-i Aksan’nın olduğu yerde Hz Süleyman tarafından, bir mabet yaptırılmıştı. Mabet değişik zamanlarda çeşitli saldırılara maruz kalıp en az iki defa yıkılmasına karşın tekrardan inşa edilmiştir. Günümüzde Süleyman Mabedinden geriye kalan tek kalıntı Ağlama duvarıdır. Ağlama Duvarının bugünkü hali ile ayakta kalmasında Yavuz Sultan Selim’in önemi de oldukça büyüktür.

 MÖ 587 yılında, Yahudilerin kendilerini düşmanlardan koruduklarına inandıkları Süleyman mabedi, Babil Hükümdarı Nebukadnezar tarafından yıkıldı.(Nebukadnezar dönemi 3. Bölümde ayrıntılı işlenecektir.) Nebukadnezar Kudüs’ü alıp şehri yakıp yıktıktan sonra mabette bulunan altın, gümüş ve diğer mücevherleri de alıp Babil’e götürdü. Bu yağmalanma esnasında gerçek Tevrat ve Zebur yakılıp yok edildi. Bazı muhtelif kimselerin hatırlarında kalan ayetler tekrardan yazılınca Tevrat isminde birbirini tutmayan çeşitli risaleler ortaya çıktı. Milattan yaklaşık 400 sene evvel yaşamış olan Ezra, bu risaleleri bir araya toplayıp günümüze kadar gelmiş olan Tevrat’ı yazdı.

İnanışa göre Süleyman Mabedinin derinliklerinde Ahit Sanığı da gizlenmişti. Bu sandık Hz. Musa’ya gelen 10 emrin yazılı olduğu levhaları ve birçok kutsal eşyayı saklamak için yapılmıştı.

İsrail 1980 yılından bu yana Mescidi Aksanın çevresinde tüneller açıp kazı çalışmaları yapıyor. Kazı çalışmaları Ağlama yani bizim Burak Duvarı olarak tabir ettiğimiz duvara kadar devam ediyor. Tünel çalışmaları Mescidi Aksanın temellerine oldukça zarar veriyor. Zira bu husus günümüzde de gizlice devam etmektedir. Amaçları ise Ahit Sandığına ulaşmaktır ki bu mümkün olmamıştır.

Yazarın Diğer Yazıları