Ölüm Mü Sabotaj Mı?
Galip Önlü
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Azerbaycan’daki bir baraj açılışı sonrasında düşen helikopterde vefat etti.
Komşu ülkenin Cumhurbaşkanı için İran halkına baş sağlığı diliyorum.
Biz Türkiye ile itilaf noktaları olduğu zamanlarda eleştirilerimizi yaptık.
Azerbaycan’dan Türkiye’ye kadar ulaşacak Zengevur Koridoruna Ermenistan bile razı olmasına rağmen, İran karşı çıktığında, bu itirazımı sert bir şekilde beyan ettik.
Lakin…
İsrail’in Filistin’de binlerce insanı öldürmesinin yanı sıra, Suriye’deki İran konsolosluğuna vurmasına karşı, İran’ın misilleme hakkını da sıkı bir şekilde savunduk.
İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin düşürülen helikopterin bulunması için, Türkiye’nin oynadığı güçlü rolü de aynı zamanda kırmızı kalemle altını çizmem gerekir.
Geriye döndüğümüzde Muhsin Yazıcıoğlu şehadetinde yaşanılan çaresizliği unutmamak lazımdır. Günlerce helikopter enkazına ulaşılamamıştı.
Bugün komşu ülkenin Cumhurbaşkanı için Türkiye’nin Akıncı İHA’nın devreye girip gece vakitlerinde ve 2 saat içerisinde helikopter enkazına, karanlığa rağmen ulaşması, Türkiye’nin gelecek inşasının sağlam olduğunun göstergesidir.
Üstelik İran dronlarının gündüz 15:30 sularında başlayıp gün ışığında 6 saat süren arayışın bulunamayışı gerçeği karşısında bu husus, ülkemiz adına övünülecek bir durumdur.
Bu konu üzerinden birçok komplo teorisi yapıla bilinir. Lakin söylemlerim komplo teorilerinin uzağında kalacaktır.
Değerli arkadaşlar, İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin öldürüldüğü kuvvetle muhtemeldir. Olağan şüpheliler ise İsrail ve ABD’dir.
Dünya sisteminin dışına çıkan her ülke ya ambargoyla ya vekâlet savaşlarıyla ya da suikast ile cezalandırılır. Bu bir gerçektir.
Slovakya Başbakanı Robert Fico’nun, dünya sisteminin Ukrayna politikalarına karşı çıktığı için kurşunlandığı gerçeği de oldukça yakın bir süreç örneğidir.
Şimdi de gelelim Reisi’nin deyim yerindeyse Nuh Peygamberden kalma düşen helikopterine…
Her şeyden önce söz konusu helikopterde Acil Durum Vericisi(ELT) yoksa bunun bir izahı olamaz.
Eğer ELT var da sinyal vermemişse bunun hiç izahı olamaz.
Ayrıca İran’ın, iyi ilişkiler içerisinde olduğu Rusya ve Çin’den en azından Cumhurbaşkanını taşıyan bir helikopter satın almak yerine, ABD yapımı o eski uçağa mahkûm olması da bir başka garip durumdur.
Başka garip hususlarda mevcuttur.
Üç helikopter birlikte uçuyor. İkisi sağ salim varıyor. Fakat Reisi’yi taşıyan uçak düşüyor.
Güvenliğin had safhada olması gereken bir program dönüşünde helikoptere askeri bir uçak niçin refakat etmez?
Olumsuz hava şartları henüz kalkış yapmadan göz ile görülür şekilde ortadayken, kalkışa nasıl ve niçin onay verilmiştir?
Aynı hava şartlarında iki helikoptere bir şey olmuyor ama ne hikmetse Reisi ve diğer üst yöneticileri taşıyan uçak düşüyor.
Helikopterin enkaz görüntüleri ayrı bir tuhaflık içermektedir.
O helikopter ancak bir dağa çarpsaydı bu denli paramparça olur, kuyruğu bir tarafa, motoru bir tarafa düşerdi. Zira düşülen zemin ortadadır.
Bir de bu durumun İran Derin Devleti ile ilişiği de göz ardı edilmemelidir.
İran’da çift taraflı bir güç olduğunu defalarca yazmış ve İran’ın bilinmedik bir iktidar kapışmasına gebe olabileceğini de beyan etmiştim.
Peki, Reisi’nin ölümü İran’a ve İran’ın dış politikasına bir sıkıntı yaratır mı?
Öncelikle şunu bilmek gerekir ki İran yönetim sisteminde ülkenin tartışmasız yöneticisi dini liderdir.
Ülkedeki İslami rejimin kurucusu Humeyni’nin ölümünün ardından Dini lider Ali Hamaney hala hayatta ve görev başındadır.
Lakin 85 yaşına gelen Hamaney’in yerine kimin geleceği uzun süredir tartışma konusuydu.
Reisi, Hamaney’in ardından Dini lider olmaya en yakın aday olarak gösteriliyordu. Hatta kesin gözü ile bakılıyordu desem yanlış söylemiş olmam.
Lakin Reisi’nin ölümüyle beraber potansiyel dini lider kadrosunda bir başka kritik isim daha ortaya çıktı.
Dini lider Ali Hamaney’in oğlu Mücteba Hamaney…
Reisi’nin ölümü sonrası kuvvetle muhtemeldir ki Ali Hamaney, oğlunu veliaht haline getirecektir.
Dolayısıyla Reisi’nin ölümü, İran içindeki Dini liderlik yarışını değiştirecek bir unsur olacaktır.
Fakat Reisi’nin ölümünün İran’ın izlediği dış siyaseti değiştirmesi pek beklenmiyor.
ABD daha önce İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmüştü.
Kasım Suleymani, Ortadoğu alanında İran Cumhurbaşkanından daha etkin bir isimdi.
Onun ölümünde bile ülke herhangi bir iç dış dalgalanmaya gitmedi.
Kısacası Reisi’nin ölümü, İran’da dış politika değişikliğine vesile olmayacaktır.
Ayrıca Reisi’nin ölüm haberi sonrası Uluslararası Ceza Mahkemesinin Netenyahu hakkında tutuklama kararı almasının da, ciddi anlamda irdelenmesi gerekilen bir husus olduğunu düşünüyorum.