22 SANİYE

24 Ocak 2020, Elazığ'ın siyasal ve toplumsal tarihine "milat" olarak geçecek kadar önemli bir tarihti. O akşama kadar kendi halinde sıradan bir şehirdi Elazığ... Harput'u, kapalı çarşısı, orjiği, sivri burun kundurası, sekiz köşe şapkası, Arap Baba'sı, Hazar Gölü, kromu ve mermeriyle adından söz ettiren, samimi ve mert insanların yaşadığı bir yerdi. Belleklerde, "Gaggolar Diyarı" diye anılan ve çoğu insanın Mehmet Agar'ın memleketi diye tanımladığı, sağın önemli merkezlerinden biri, kültürel mirasımızın da önemli bir parçasıydı... Ve takvimler 24 Ocak 2020'yi gösterdiğinde herșey bir anda degișiverdi. O akşam herkes haftanın son iş gününün yorgunluğuyla soluğu evinde almış, hafta sonuna hazırlanıyordu. Hava soğuktu. Hele karanlık çökünce, ayaz iyiden iyiye kendini htiriyordu. Saatler 20:55'i gösteriyordu. Kimi yemek faslını bitirmiş, evlerinde soğuk havaya nazire yaparcasına sıcak çay keyfi yapıyordu; kimi misafirlikte kahkahalar eşliğinde sohbete koyulmuș, siyasetten konuşuyordu; kimi de kahvede maç izliyor, haftanın yorgunluğunu kendince atmaya çalışıyordu... Önce bir gürültü koptu. Aile bireyleri birbirine korkuyla bakmaya bașladı... Bu birkaç saniyelik bakışlar, gelecek felaketin de habercisi gibiydi... Ardından bitmek bilmeyen şiddetli bir sarsıntı... Ve çığlıklar eşliğinde gecenin karanlığında yükselen toz bulutları... İște ne olduysa o geceden sonra oldu. 22 saniye, bir şehrin kaderini hepten değiştirmiş, bir dönemin de kapanmasına neden olmuștu... 41 yurttaşımızın hayatını kaybettiği bu depremde, 1607 kişi de yaralanmıştı. Depremde 75 bina tamamen yıkılırken, 645 bina ise, ağır hasarlı olarak kayıtlara geçmiști. 1999 Gölcük depreminde "7.4 yetmedi mi?" pankartı çokça konuşulmuştu. 6.8'de bazı Elazığlılara yetmemişti anlaşılan... Çünkü o akşamdan sonra insanların bir araya gelip yara saracağı, birbirlerine omuz verecekleri, ekmeğini bölüșecekleri yerde, fırsatçılık ve bencillik örneği sergilemeleri vicdanları sızlatmıștı. Düne kadar 500-1000 lira arasında değişen kiralık konut fiyatları bir anda1500-2500'lere çıktığı gibi, kiralık ev bulmak da neredeyse imkansıza yakın hale gelmiști. İhtiyacı olmadığı halde, yardımlardan pay alabilmek için birbirlerini ezmekten, itip kakmaktan çekinmeyen zihniyetler peyda olmuş, "hep ben" duygusu birçok yerde çirkin yüzünü göstermeye başlamıştı. Daha evvel bu şehirde hiç tanık olmadığınız şeylerle karşılaşmak, sizi sadece şaşırtmıyor, ciddi anlamda da umutsuzluğa sevk ediyordu. Vicdan ve merhamet gibi duygular yerini, çıkarın sinsiliğine bırakmış, kalpler katılașmıș, insanların büyük bölümü bu felaketten kendi paylarına düşen hisselerini çıkarma konusunda sınıfta kalmışlardı. Deprem, şehre kara bir bulut ve bir yeis duygusuyla birlikte çökmüştü sanki... Şehirden kaçışlar yaşandı sonrasında. İmkanı olan yüz bine yakın insan, şehri bir bir terk etmeye başladı. Felaketlerin insanları bir araya getirmesi; bir özeleștiri yapma şansı; muhakeme etme gücü vermesi gerekirken, Elazığ'da bunun yeterince yapılamadığını gördük. Elbette söylediklerim Elaziğ'ın tamamı için geçerli değil. Ama biz içimizde bu kadar çok çürük elmanın olduğunu, doğrusu, hiç bilmiyorduk... Elazığ depremin yaralarını daha saramadan bu kez Corona belasıyla mücadele etmek zorunda kaldı. Şehir ciddi bir sınavdan daha geçiyordu. Ve bu sınav öncekilere hiç benzemiyordu... Sedat Yasak 27.09.2020 Elazığ Haber Ayrıntı Gazetesi

Yazarın Diğer Yazıları

Çerez Bildirimi

Sitemizde, daha yüksek bir kullanıcı deneyimi sunmak ve deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla, Gizlilik Politikası, Çerez Politikası ve KVKK Aydınlatma Metni sayfalarında belirtilen maddelerle sınırlı olmak üzere ve ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde çerezler kullanıyoruz.