Serkan GÜRTÜRK

'Eski Türkiye' Bürokratları

Serkan GÜRTÜRK

İlimizde özellikle deprem ve pandemi sonrası daha aktif ve fonksiyonel olması gereken kamu kurumlarının hantallığı, halktan uzak duruşu ve sorunlara çözümcül bakma yerine zora sokucu davranışları, vatandaşta bir tepki oluşturmakla birlikte, faturası siyasete çıkacak sonuçlar ortaya koyuyor.
Halka hizmet götüme ve sorunlarını çözme noktasında devletin kendisine görev, yetki, statü ve imkan verdiği bürokratların bir kısmı, kendisine emanet edilen bu makamları hizmetin bir aracı olarak kullanma yerine, vatandaşı zora sokan, basit yöntem ve pratiklerle çözülebilecek problemleri çözmek yerine daha da zorlaştıran bir duruma getiriyor.
24 Ocak depremini ve ardından pandeminin tüm zorluklarını yaşayan insanımıza, kanunların kendisine verdiği görev ve yetkileri en iyi şekilde kullanarak ve vatandaşın sorununu çözmek yerine, sosyal medyada bol bol resim yayınlayıp “çok çalışıyor” algısı oluşturma derdine düşen birçok bürokratın, vatandaşla görüşmediği, sorunlarını dinlemediği, dinlese dahi çözüm noktasında kafa yormadığı ve umursamadığı da bize kadar gelen sayısız örnekler arasında.
Kamu kurumlarının bu hantallığı, eski Türkiye’yi andıran halka tepeden bakma ve onlarla muhatap olmama hastalığı, özellikle son iki yılda Elazığ’da daha çok kendini gösteriyor.
Kendilerinin bulundukları makama atanması için siyasilerin neredeyse çantacılığını yapan, atandıktan sonra da siyasilerin emir eri gibi ortalıkta arz-ı endam eden vatandaşın haklı talep ve isteklerini karşılamazken, siyasilerden gelen yasal olmayan taleplerini bile anında yerine getiren bürokrat tipleri, halkın kamuya ve siyasilere olan güvenlerini de ciddi anlamda zedeliyor.
İşine odaklanan, siyasilerin ve hatırlı kişilerin değil, gariban vatandaşın sorunlarını çözme noktasında gayret gösteren bürokrat tipine hasret kaldı bu şehir. Tam tersi,  böyle davranan ve halkın sesi, nefesi olan bürokratlar, Aile ve Sosyal Politikalar eski il Müdürü Suat Kenç ve Elazığ Devlet Hava Meydanları İşletmeleri Müdürü Zeynel Abidin Görür örneklerinde olduğu gibi görevlerinden alınıyor ve adeta bu özelliklerinden dolayı cezalandırılıyor.
Seçimlere her ne kadar siyasiler giriyorsa da vatandaşlar, kurumların icraatları ya da kendilerine olan tutum ve davranışlarına göre oy kullanıyor. Bürokratların atanmasında siyasilerin dahli, tercihi ve inisiyatifi olduğunu bilen vatandaşlar, bu bürokratların yanlışlarının faturasını da doğal olarak sandıkta ve siyasilere kesmeyi planlıyor.
Kendisine verilen görev, yetki ve sorumluluklarını, halkı memnun etme yerine siyasileri ve hatırlı kişileri memnun etme yönünde kullanan bürokratlara hiç bir şey olmaz. Olsa olsa görevden alınır. Zira vatandaşın bir bürokrata vereceği ceza ve yaptırım yoktur. Vatandaş, bürokratların yaptıkları hataların ve beceriksizliklerin faturasını, sandıkta ve onları bu makamlara atayan siyasilere kesecektir.
Bu durumda Akif’in; “Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?” dizesinden hareketle ilgili taraftan “siyasilerin ne günahı var” gibi bir savunma gelebilir. Ancak herkes de biliyor ki her atanan bürokratın arkasında bir siyasi var. Dolayısıyla bu sarmalda siyasilerimiz hiç de masum değil. Anlayacağınız bir “men dakka dukka” hikâyesi yaşadıklarımız.

Yazarın Diğer Yazıları