Serkan GÜRTÜRK

HABERİNİZ OLSUN…

Serkan GÜRTÜRK

Ak Parti’nin mi, yoksa İl Başkanı Ramazan Gürgöze’nin şanssızlığı mı bilinmez ama bu şehirde yanlış bir uygulama var ve de devam ediyor. Nedir bu yanlışlık ve neden devam ediyor biraz açalım.

Malum Ramazan Gürgöze, Ak Parti’de geçmişten beri hizmet eden, bir dönem yönetim kurulu üyeliği, ardından teşkilatlardan sorumlu il başkan yardımcılığı yapan, sonrasında da Nusret Çoban’ın milletvekili aday adayı olmasının ardından koltuk boşaldığı için İl Başkanı olan bir siyasetçi.

Ramazan Gürgöze’nin bir başka özelliği ise siyasi hedefine Elazığ Belediye Başkanlığını koyması. Bu amaçla belki kendisine farklı teklifler sunulsa da o belediye başkanlığı hedefinden dönmedi ve şaşmadı. Hem 2014’te hem de 2019’da belediye başkan aday adayı oldu.

Her bir vatandaşın ve hele hele partisine değişik kademelerde hizmet etmiş birisinin belediye başkanlığı gibi bir göreve talip olmasının yanlış bir tarafı var mı? Elbette yok. Her bir parti mensubu gibi Ramazan Gürgöze de bu tür makamlara aday olabilir ve bu konuda çalışmalar yapabilir. Buraya kadar hiçbir sorun ve sıkıntı yok.

Sıkıntı ve sorun nerede başlıyor? Sorun kendisinin talipli olduğu makamlara bir başka ismin aday gösterilip belediye başkanı seçilmesiyle ortaya çıkıyor.

Ak Parti Genel Merkezi; Ramazan Gürgöze’nin de aday adayı olduğu 2014 yerel seçimlerinde Mücahit Yanılmaz’dan, 2019 yerel seçimlerinde ise Şahin Şerifoğulaları’ndan yana tavır alıyor ve bu iki isim, önce partinin adayı sonrasında seçimleri kazanarak belediye başkanı oluyorlar.

Şimdi bu yalın gerçekten sonra asıl olan ve doğru olan nedir? İl başkanının ya kendi partisinden seçilen belediye başbakanlarının yanında durması, onların hizmetlerine katkı sunması, yanlışlıklar varsa da sağda solda konuşmak yerine, muhalif bir siyasi parti sözcüsü ve müntesibi edasıyla yok sayma yerine, özel toplantılarda bunu dile getirmesi ve ortak bir karar alınarak buna uyulması gerekir.

Ama uygulama nasıl oldu şimdiye kadar? İl Başkanı Gürgöze, hem Mücahit Yanılmaz, hem de Şahin Şerifoğulları’nı kendi partisinin belediye başkanı gibi görmedi. Bu iki başkanın yaptığı ve hayata geçirdiği hizmetlere destek verme ve katkı sunmak yerine ket vurmaya çalıştı. Hatta bunu aleni olarak her yerde konuştu. Vatandaşlardan belediye ile ilgili gelen taleplere topluluklar içinde bile “bana belediye ilgili bir şey getirmeyin” diyebildi.

Her iki belediye başkanına da muhalif bir siyasi il başkanı gibi yaklaştı ve el altından yıpratma kampanyaları yürüttü. Bu durum iki dönem ve iki başkan gibi şehir için de sıkıntı oluşturdu. Birçok partili, “kimin tarafında dursam acaba, İl Başkanının mı? Belediye Başkanının mı?” diye ikilem yaşadı ve belli belirsiz bir soğukluk oluştu partisine ve davasına kaşı.

Peki, olması gereken nedir?  Ak Parti’nin teşkilat geleneği ve disiplin şemasında illerdeki bir numaralı kişi İl Başkanıdır. İl Başkanı; milletvekillerinin de belediye başkanının da üstündedir ve önündedir. Yani bir yönüyle şehrin abisi İl Başkanıdır.

Abiye düşen nedir peki? Aylık olarak ya da belirli periyotlarla tüm tarafları toplamak ve durum değerlendirmesi yapmak.

Belediyelerin ya da milletvekillerinin uygulama ve tavırlarından kaynaklı bir sorun olup olmadığını tartışmak, tüm boyutları ile konuşmak ve fakat her halükârda bir karar alarak toplantıdan ayrılmak. Tabi alınan bu kararlara hem uymak hem de her ortamda bu kararı ve uygulayıcılarını savunmak…

Somutlaştıralım… Belediye imar ile ilgili bir düzenlememe mi yapacak? Bunun tüm boyutları incelenecek, tüm artı-eksileri masaya yatırılacak, vatandaşlardan gelebilecek tepkiler öngörülecek, gerekirse o toplantıda kafa göz yarılacak ama çıkan karar herkesin kararı olacak.

Mücadele de doğruları savunma yanlışları ortaya koyma da o toplantıda yaşanacak ve ortak akılla alınacak kararlar artık herkesin savunduğu ve arkasında durduğu net kararlar olacak.

Uygulama böyle olursa ne Belediye Başkanları ne İl Başkanı ne de parti zarar görür. Bu uyum ve ahenk, hizmete yansır ve herkes kazanır. Tersi olursa ne olur peki? Ancak bir kelime özetler sanırız olabilecekleri. Hezimet…

Şahsi hırslar, gelecek ve ikbal planları, şehrin ve şehre yansıyacak hizmetlerin önünde olmamalıdır ve buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Ben olursam şehir kazanır ben yoksam sizi çalıştırmam tavrı karşıdakine değil size kaybettirir.

Gelinen nokta ve masumluğuna tüm şehrin inanmasına rağmen Genel Merkezin ortaya koyduğu Abdullah Ataş vakasındaki net tavrı da bunun öncü habercisidir. Haberiniz olsun istedik…

Yazarın Diğer Yazıları