Nazlı Orta

Siyasetten Aşka Beylik Laflar

Nazlı Orta

 Kelimeler cennettir. Kelimeler cehennemdir. Var etmeye de, yok etmeye de muktedir harfler
bütünüdür. Doğru kullanıldığında en güçlü silah, savaşı sonlandırabilecek en etkili büyü sanatıdır.
Ondandır ki insanoğlu yüzyıllarca çeşitli diller geliştirmiş, bunu etkili bir hitapla kullanabilenlerde iyi
birer lider yahut destanlara konu olabilecek büyüklükte bir aşık olarak kabul edilmiştir.

 En afilli yalanlara da, en etkili nutuklara da, en romantik serenatlara da ses olmuştur kelimeler.
Ve yine biz insanoğlu ruhsal psişelerimizden uzak düştükçe görünenlerden daha çok iz bırakmıştır
işittiklerimiz. Siyasiler ve Mecnunlar yaptıklarından çok dedikleriyle nam salmaya, alkış almaya
başlamıştır yüzyılımızda. İyi bir hatip kitleleri peşinden sürükleme gücüne vakıf olmuştur.

 Hakaretler de, iltifatlar da bu tümcelerden oluşurken hukuken desteklenmiş yasalarla
kelimelerin gücü onaylanmıştır ki bende şu anda bu güçle yazıyorum. Cümlelerimin bir yerlere
ulaşabilmesi, bir yerlere dokunabilmesi umuduyla son zamanlarda yaşanılanların bizde varettiği
hisleri ifade etme çabasıyla…
 Misal birine kelimelerin yıkıcı gücüyle direkt saldırdığımızda bu hakaret davası olarak
görülmekte, kişinin onurunu zedelediği tabii olarak savunulmakta. Buna ek bazen kelimelerin yıkıcı
gücünü gizlediğimiz davranışlar koca bir topluluğun onurunu çiğneyebilirken bunun herhangi bir
cezai sorumluluğu olmamakta.. Küfür kadar, hakaret kadar bir aşığın, bir insanın ya da bir
politikacının beylik laflar diye nitelendirebileceğimiz vaadler ve sözlerine de yaptırımlar
uygulanmamalı mı sizce de..? Nasıl mı? Mesela birileri sürekli size olmadık vaadler de bulunup, sizi
kelimeleriyle örtüşmeyen davranış silsileleriyle karşı karşıya bırakarak; umudunuzu, onurunuzu,
inancınızı incitip- tüketebiliyorsa düpedüz sahtekarlık, dolandırıcılık ve hatta insanları büyüleyerek
büyük bir yıkıma götürme suçlarıyla yargılanabilir. En azından içimizde bunu yapmak mümkündür..!
Hani günlerdir yaşanan tüm felaketlere diyoruz ya kıyamet yaklaşıyor diye, evet o kıyamet biz
kelimelerin örtük hatta bazen açık anlamını sorgulamadığımız, tavırlarla olan çelişkileri görmezden
geldiğimiz, yeter artık diyemediğimiz için, içimizde büyüyen kaosun dışa vurumundan başka birşey
olamaz.
 Depremler, seller, yangınlar, ölümler, korkular, ihanetler, yalanlar ve de acılar dünyada hep var
olan olaylarken asıl kıyamet bunlara verdiğimiz tepkilerde. Kıyamet, doğa olaylarının gerçekleşmesi
değil, bunlar olurken nerede ve nasıl durduğumuzun, hangi sözlerle ve de hareketlerle teselli
edilmeye çalışıldığımızın es geçilmesiyle, hoşgörülmesiyle; derin bir hipnotik aldatılıştan bir türlü
uyanamayışımızla kopuyor.
 Özetle biri size sizi çok sevdiğini, ölümüne sevdiğini, sizi dünyanın en gelişmiş ülkesi
yapacağını, en adaletli medeniyeti, en refah milliyeti arasına katacağını, bolluk içinde yüksek bir
ekonomik gelirle ilerleyen halkı addedeceği, eğitimde güzel şeyler çıkarabildiği inancı, hastaneleri,
yolları, köprüleri ve verginin vergisini bile alırken- aldığından çok verdiğine sizi inandırabiliyorsa,
dünyanın en mutlu insanı kılacağını söyleyerek kandırıyorsa-kandırabiliyorsa, ve de tüm bunlar
delilli, belgeliyken, sözden öteye geçmiyorsa ve tüm bunlara rağmen bizler sadece alkış tutup
daha iyisi yok ki diyebiliyorsak bilin ki kıyamet bizim için o gün kopuyordur zaten. Bu aşkta da
böyledir, siyasette de. Kendi cennet ve cehennemimizi harflerin ötesine taşımaya niyet edeceğimiz
buna doğru evrilip adımlar atmaya başladığımız güzel bir hafta diliyorum hepimize…

Yorumlar 1
Vedat türker 16 Ağustos 2021 17:17

Yine Nazlı Orta ve yine tecrube...

Yazarın Diğer Yazıları